22 Temmuz 2014 Salı

Yedi erkekten dört kadın sürekli hamiledir, üç bileşik çocuk sürekli doğmaktadır




Bu yazımız anasır-ı erbaa denilen dört element ve yaratılış üzerine eski alimlerden Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın Marifetname aslı eserinden bir alıntıdır.


Ey aziz, malum olsun ki, filozoflar demişlerdir ki: 

Oluşum ve bozuşum âlemi içinde meydana gelen atmosfer ve üç bileşik, yüksek babaların aşağı analarda bulunan tesirlerinin neticesidir. 


Yani ay feleğinin içinde vücuda gelen bileşik cisimlerin tamı ve tam olmayanı, bütün yedi gezegen yıldızın dört unsurda olan tesirlerinden hâsıldır. Yedi gezegen ise, gece gündüz, Hak'kın emrine itaatkâr ve boyun eğicidir. Hepsi onun güç ve kuvveti ile hareketli ve tesirlidir.

Nitekim Nazm-ı Kerim'inde buyurmuştur: "Güneşi, ayı ve yıldızları, Allah, emrine bağlı kıldı. dikkat ediniz ki, hem yaratmak hem de emretmek ona mahsustur. Alemlerin Rabbi olan Allah ne kadar yücedir."(7/54)

BEYT

Çün yedi erden müdam hâmiledir çâr-zen
Tıfl-ı mevâlid hem doğmadadır dembedem


(Yedi erkekten dört kadın sürekli hamiledir. Üç bileşik çocuk sürekli doğmaktadır.)

Dört unsur ki, ateş, su, hava ve topraktır. Bu dördün birbiri ile kaynaşıp birleşmesinden meydana gelen tam bileşik cisimlerin, yani üç bileşiğin birincisi maden cinsidir ki, taş nevileri dahi ondandır. Başlangıçta dumanlar ve buharlar, unsurlara geçer ve değişir. Ama dumanlar yerin incelikleridir ki, güneşin ısıtması ile havaya yükselir, onunla karışır. Buharlar, nehir ve deniz sularının incelikleridir ki, yine güneşin ısıtması ile havaya çıkıp onunla karışır. Buhar ve dumandan yarı bileşikler oluşur ki, yukarıda açıklanan atmosferdir. Suların özleri karlar ve yağmurlardır ki, yerin karnına çekildiğinde, orada toprak parçaları ile karışarak koyulaşır. Bundan sonra yerin derinliğine sirayet eden güneşin harareti o koyulaşan özleri kaynatarak maden, bitki ve hayan maddesi eder. Bu üç bileşik ancak birbirine şaşırtıcı bir tertiple, lâtif nizamla suret bulmuştur. Bütün bunları yapın, zalimlerin söylediklerinden yüce olan, Allah'dır.

Bu kâinatın ilk mertebeleri kesif topraktır. Son mertebeleri temiz nefstir ki, gayet lâtiftir. Zira ki madenlerin evveli toprak ve suya, sonu bitkiye bitişiktir. Bitkileri nevveli madene ve sonu hayvana bitişiktir. Hayvanların evveli bitkiye ve sonu insana bitişiktir. İnsanî nefislerin evveli hayvan ve sonu melekî temiz nefislere ulaşır. Olgunluğu ancak onda hâsıldır.

NAZM

Bu kâinat-ı cihan hep tebeddül eyler ümîd
Semadan arza dek ve zerrelerle tâ hurşîd
Cihan kevn ve fesâd içre cümle rağbetle
Kemalini talib eyler mürebbiden cavid
Kemal-i hak nebat ve kemal-i hayvandır
Kemal-i hayvan insandır oldur asl-ı nüvîd
Kemal-i âde olur hem visâl-i aşk-ı cemil
Ki oldur asl-ı muradât gayet-i her ümid
Çü bahr-i mevc olur ondan buhar ve gıym ve matar
Matar ki sel olur aslın bulur garib ve bayid
Çü aşk seyreder eşyayı devreder daim
Her anda kevn ve fesad oldu başka halk-ı cedîd
O ki cihanı bu hikmetle seyreder Hakkı
Ol ehl-i dildir o vası-i dil oldu arş-ı mecîd

(Bu cihan kâinatı ümit hep değiştirir; gökten yere dek zerrelerle ta güneşe. Hepsi, oluşum ve bozuşum cihanı içire rağbetle, daii Mürebbi'den kemalini ister. Toprağın kemali bitkidir, bitkinin kemali hayvandır, hayvanın kemali insandır; müjdenin aslı odur. İnsanın kemali, Celil'in aşkına ulaşmaktır ki odur muratların aslı ve her ümidin gayesi. Çünkü dalgalı deniz olur ve ondan buhar, bulut, yağmur ve ysel olur, aslını bulur ve uzak ve yakın. Aşk, eşyayı seyreder ve sürekli devreder. Oluşum ve bozuşum her anda yeni ve başka bir yaratılış oldu. Ey Hakkı! O ki, cihanı bu hikmetle seyreder; o, gönül ehlidir.O geniş gönül, Mecid'in arşı oldu.)


Kaynak; Erzurumlu İbrahim Hakkı hz. - Marifetname

20 Temmuz 2014 Pazar

Almanya'nın İlk Beslenme Uzmanından Sağlıklı Beslenme Öğütleri


01.07.2014_saglikli_beslenme
Çeviren: Sümeyra Merve Kılınç (sadehayat.com)
Orta Çağda Sağlık ve Beslenme: Hildegard von Bingen

Aziz Hildegard von Bingen, 1098-1179 yılları arasında Almanya’da yaşadı. Din, bilim ve tıp alanında eserler kaleme aldı ve hayatı boyunca insanlara yardım etti. Özellikle sağlıklı ve dengeli beslenme konusunda çalışan Bingen’in tıbbi bitkiler üzerine de eserleri bulunmaktadır.
sağlıklı beslenme
Sağlıklı Bir Hayat için von Bingen’den Öğütler:
  1. Ruhunuzu besleyin.
    • İnançlarınıza ve dininize uygun bir hayat sürün,
    • Yeteneklerinizi geliştirin,
    • Tembel olmayın.
  2. Arınma yöntemlerini düzenli şekilde uygulayın. Kan alma tedavisi, pelinotu şerbeti kürü, oruç ve vücut temizlikleri uygulayın.
  3. Beden, ruh ve zihin sağlığınıza dikkat edin. 4 beden sıvısının (kan, safra, balgam ve sevda) dengeli olması önemlidir. Yanlış beslenme alışkanlıkları beden sıvılarınızın dengesini bozar.
  4. Amacınıza uygun ve elinizdekilerden “razı” bir hayat sürün.
  5. İyi niyetli ve pozitif düşünceli olun.
Sağlıklı Beslenme
Gıdalar “iyileştirici” etkilerine göre sınıflandırılırlar:
Sağlıklı yemekler: bakliyatlar, tereyağı, tatlı yer fıstığı, rezene, baharatlar, yulaf, zeytinyağlı ve sirkeli salata, bal, havuç, balkabağı, badem, turp, rafine edilmemiş şeker, kırmızı pancar, sirke ve pişmiş soğan.
Sağlıklı Etler: koyun, keçi, dana, kümes hayvanları, balık.
Sağlıklı Meyveler: Elma, pişmiş kayısı, böğürtlen, vişne, üzüm, hurma, ahududu, kuş üzümü, kızılcık, dur, pişmiş ayva, turunçgiller (portakal, mandalina, grayfurt)
Sağlıklı İçecekler:  Taze kahve, sulandırılmış meyve suyu, rezene suyu, kuşburnu çayı, adaçayı, keçi sütü.
Sağlıklı Baharatlar ve Bitkiler:  Nane, papatya, ısırganotu, su teresi, yılan otu kökü, pisilyum, havlıcan, sarımsak, lavanta, yabani kereviz, haşhaş, kimyon, muskat cevizi, karanfil, maydanoz, yabani kekik, adaçayı, solucan otu, civanperçemi, tarçın, meyan kökü.
Von Binger’e Göre Ne zaman ve Nasıl Yemeliyiz?
Midenizin ısınması ve hazım için uygun ortamın oluşması için ilk yemeğiniz sıcak yemek olmalı. Örneğin kahvaltınızda kızarmış tereyağlı tam buğday ekmeği ve sıcak rezene çayı veya taze kahve tüketebilirsiniz.
Uyanır uyanmaz yemek yememelisiniz.  Kahvaltı için en uygun vakit uyandıktan 2-3 saat sonrasıdır. Yalnızca hasta ve zayıf bünyeli kişiler güç kazanmak için daha erken kahvaltı yapabilirler.
Yemekten önce rezene tohumu çiğnemek hem hazmı kolaylaştırır, hem de nefesin güzel kokmasını sağlar.
Yemekle birlikte su içmeyin, çok ihtiyaç duyarsanız ölçülü içebilirsiniz.
Çiğ yemek vücuda zarar verebilir. Her gıdanın, tabiatına uygun ölçüde pişirilmesi ve hazım için uygun hale getirilmesi gerekir.
Van Bingen’in en kıymetli bulduğu gıdalar; kabuklu buğday, kestane, rezene ve nohuttur. “Kabuklu buğday sağlıklı beden, iyi bir kan ve mutlu bir yaşantı için esastır”der. Etin, ancak iyi ve sağlıklı beslenmiş, yaşlı olmayan hayvanlardan olunca hazıma uygun olduğunu belirtir. Dana tereyağı ve kaymağının tüketilebileceğini, ancak keçi sütü ve peyniri daha sağlıklı olduğunu söyler. Van Bingen zeytinyağını ilaç olarak görmüş, yemeklerde zeytinyağı yerine kabak çekirdeği veya Ayçiçek yağı önermiştir. (Elbette 1000’li yıllardaki ayçiçek yağları doğaldı!)
Kaynak: http://www.sadehayat.com/

http://purneva.com/

28 Haziran 2014 Cumartesi

Ramazan paylaşmaktır! Paylaşmak güzeldir !



Ramazan güzeldir! 
Dindar olmasan da güzeldir Ramazan.
Iskalanmaması, tadına varılması gereken çok özel bir dönemdir. 

Ramazan; sıcak pide kuyruğundaki sabırsız bekleyiştir. 
Eski günlerdir; ananendir, dedendir, oradan oraya koşturan aç annendir.
Gün doğumuna yakın; uykulu gözlerle içtiğin çay, televizyondaki Türk filmi, radyodaki türküler ve oyun havalarıdır.

Gün batımına yakın; mutfaktan gelen mis gibi kokular, tertemiz masanın üzerindeki zeytin tabağı, beklediğin ezandır.

Alış veriş sonrası verilmiş imsakiye, abur cubura uzun aradır.

Minarelerdeki renkli floresanlar, aksam sokakta atılan volta, ciğerin en derinine çekilmiş dumandır.

Yetişilememiş bir iftar, uyanılamamış bir sahur, erken kopartılmış bir lokma ekmektir kimi zaman.

Bir ortaklık duygusudur Ramazan. Yalnız, yapayalnız olmadığının duygusudur.
Hep birlikteliktir.

Acıya, sıkıntıya beraber katlanma, ödülünü de beraber paylaşmadır.

Çevrende onca gönüllü aç kalmış insan varken, "sizinleyim – ben de yemiyorum !" dur.

Arkasından gelen bayram öpülen eller, açılmış kollar, belki bir daha asla olamayacak sımsıkı kucaklaşmalardır.

"İyi dilekler"dir Ramazan.

Yüzyıllardır süregelen bir paylaşma dönemini ıskalamayın.

Dindar olmasan da, tek dua bilmesen de, çok güzeldir Ramazan.

Ramazan ayının, ülkemize, şehrimize, evimize, gönlümüze güzellikler getirmesi dileğiyle..


11 Haziran 2014 Çarşamba

Açıl susam açıl...




Susam yağı, yaz aylarında harici kullanımı ile güneşin zararlı ışınlarına karşı 35 faktörlük koruma sağlar. Bu yağ, sağlıklı bronzlaşmak için de kullanılabilir. Susam ve ceviz yağı karışımı ise güneş lekelerine iyi gelir. Üç birim susam yağı ve bir birim ceviz yağı karıştırılarak, haricen cilde uygulanır.

Susam yağında E vitamini, sesamol ve sesamolin adı verilen antioksidan bileşikler bulunur. Bunlar da bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olur. Susam yağı, iyi bir aromaterapi yağı olarak da kullanılır.

Susam yağı, özellikle kuru ciltler için, mükemmel bir cilt bakım ürünüdür. Aynı zamanda sağlık açısından da faydalar dağlayan susam yağı, hem dahili, hem de harici olarak kullanılabilen bir yağdır. Ayrıca yemeklere de katılarak kullanılabilir.

Susam yağının en büyük özelliği vitaminler, mineraller, antioksidanlar ve lesitin açısından çok zengin olması... Özellikle E, A ve B kompleks vitaminleri içerir. Mineral olarak demir ve kalsiyumca zengindir. Sesamol, besamolin ve sesamin antioksidanları da yer alır. İçerdiği Omega 9 oranı ve antioksidanlar nedeniyle ısıya, tere ve ışığa karşı dayanıklıdır.

NEDEN SUSAM YAĞI
Susam yağının üstün özelliklerinin olmasını sağlayan, yapısında bulunan vitamin, mineral, antioksidanlar ve lesitin bakımından zengin içeriğe sahip olmasıdır. Özellikle A, B ve E vitaminleri bakımından zengin, omega-6 ve omega-9 yağ asitleri içermesi susam yağının değerini bir kat daha artırmaktadır. Mineral olarak ise demir, potasyum, fosfor ve kalsiyum, antioksidan olarak ise susam bitkisine kendi adını veren Sesamol, besamolin ve sesamin antioksidanları içermektedir.

Aslında susam yağı sadece haricen değil, dâhili olarak da kullanılabilir. Her iki türlü de insanın sağlığına hizmet için yaratılmış bir üründür. Bilhassa cilt üzerine tek başına, yaz veya kış mükemmel bir bakım sağlar. Susam yağını deneyin, sanırım siz de memnun kalacaksınız.

FAYDALARI

* İyi bir antioksidandır.
* Bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi vardır.
* İçindeki demir ve vitaminler nedeniyle kansızlıkta doğal bir destektir.
* Japonyada yapılmış araştırmalar susam yağının bağırsak kanserine karşı koruyucu olabileceğini göstermiştir.
* Susam yağında beyin ve sinir hücreleri için yararlı olan lesitin bulunur.
* Susam tohumu kalbi sağlığı için yararlı E vitamini de içerir.
* Kolesterolün ve yüksek tansiyonun düşürülmesinde yardımcıdır. Susam yağından elde edilen susaminin kolesterolü kontol altında tutmakta yardımcı olabileceği belirtiliyor.
* Güneşten koruyucu yağ olarak kullanılabilir. Güneş ışığındaki UVA ve UVB‘den büyük ölçüde koruma sağlayıcı etkisi vardır.
* Eklem sorunlarında ağrının azaltılmasına yardım etmesi susam yağının yararları arasındadır.
* Yara ve yanık gibi durumlarda dışardan uygulanır.
* Romatizma ağrılarının giderilmesinde kullanılır.
* Yorgunluğa karşı enerji verir.
* Vitamin ve kalsiyum eksikliği sebebiyle sorunlu hale gelmiş tırnaklar için yararlıdır.
* Masaj yağı olarak aromaterapide önemli yer taşır. Susam yağı Ayurvedik tedavide de sıkça kullanılır.
* Dahilen müshil olarak kullanılır.
* Mayonez, soslar ve zeytinyağlı yemeklere ve salatalara lezzet vermek amacıyla da kullanılır.
* Susam yağı tohumların preslenmesiyle elde edilir. Susam yağı alırken kavrulmamış susam tohumlarından soğuk sıkımla ve ısıl işlem görmeden üretilmiş, katkı maddesi eklenmemiş ve başka yağlarla seyreltilmemiş ve de renklendirici maddeler kullanılmamış olanlar tercih edilmelidir.
* Susam yağının etkisinden faydalanmak için kavrulmaması, sıcak suyla temas etmemesi ve ısıdan korunması gerekir.
* Serin, ışıktan uzak şekilde ve de ağzı kapalı biçimde saklanmalıdır.
* Bazı kişilerde dahilen kullanım alerjik etkiye neden olabilir.
*Şeker hastalığında da kullanılmaktadır.
* Yanıklarda iyileştirme özelliği vardır.

Susam Yağının Saça Faydaları, Susam Yağının Cilde Faydaları

* Cilt sorunları ve mantar enfeksiyonlarına karşı faydalıdır. Cilt yaşlanmasını geciktirir, Hücre deformasyonunu ve hücre ölümlerini engeller. Egzama ve sedef hastalıklarında kullanılır. Kuru ciltlker için mükemmel bakım sağlar. İçindeki doğal lesitin antioksidanların ve de yağa eklenmiş olan diğer maddelerin ciltten kolay bir şekilde derinlemesine emilimini sağlar.
* Saçları besler ve canlılık kazandırır. Saça ve cilde masaj biçiminde uygulanır.

NASIL KULLANILIR

Dahilen müshil, haricen ise özellikle kuru ciltlere kirpik, kaş ve saçlara rahatlıkla kullanılır. Her sabah aç karnına bir çay kaşığı içilir. Müshil olarak ta bir çay kaşığı alınır. Cilde ve saça masaj şeklinde uygulanır. Sabahları aç karnına 1 çay kaşığı tavsiye edilir. Bir çay bardağı suya veya kesme şeker üzerine 5 damla damlatılarak alınır. Ayrıca cilde masaj yapılarak kullanılır. Tüm gıda sektöründe kullanılmaktadır.

www.purneva.com



4 Mayıs 2014 Pazar

6 Mayıs Hıdırellez günü, Hızır ve İlyas peygamberin yeryüzünde buluştukları gün sayılıp, binlerce yıldır bayram olarak kutlanıyor.





6 Mayıs Hıdırellez günü, Hızır ve İlyas peygamberin yeryüzünde buluştukları gün sayılıp, binlerce yıldır bayram olarak kutlanıyor.

6 Mayıs’tan 8 Kasım’a kadar olan süre Hızır Günleri adıyla yaz mevsimi, 8 Kasım’dan 6 Mayıs’a kadar olan süre ise Kasım Günleri adıyla kış mevsimi sayılmakta.

Hızır'ın kim olduğuna dair çeşitli görüşler olup, Tasavvuf’ta bir veli olarak kabul ettiği gibi, peygamber olduğu da rivayet ediliyor. Zor durumdaki insanlara yardım etmesi, iyileri mükafatlandırıp, kötüleri cezalandırması, berekete ve bolluğa kavuşturması gibi özelliklerle bilinir. Hızır'ın, "hayat suyu" içtiği için sonsuza kadar yaşayacağına inanılır.

İlyas'ın peygamber olduğu konusunda ise genel kabul bulunuyor.  Hızır karaların ve havanın, İlyas ise suların hakimidir ve bu ikisi kış mevsiminin bitip baharın başlangıcı, bereket ve bolluğa adım atıldığı 6 mayıs’ta birleştiğinde, doğada var olan her şeye güç yetecek konuma gelinmektedir.

Hıdırellez gecesinde ve gününde neler yapılır

Hıdrellezde baharın taze bitkilerini ve taze kuzu eti ya da kuzu ciğeri yeme adeti vardır. Baharın ilk kuzusu yenildiği zaman sağlık ve şifa bulunacağına inanılır. Bugünde kırlardan çiçek veya ot toplayıp onları kaynattıktan sonra suyu içilirse bütün hastalıklara iyi geleceğine, bu su ile kırk gün yıkanılırsa gençleşip güzelleşileceğine inanılır.

Hıdrellez gecesi 5 mayıs akşamı, Hızır'ın bereket vermesi için yiyecek kaplarının, erzak torbalarının, ambarların ve para keselerinin ağızları açık bırakılır.

Dileklerin olması için bir kağıda resimleri çizilir, 05 mayıs akşam ezanından sonra kırmızı kurdale ile gül ağacı dalına dua edilerek asılır, yaygın dua şöyledir;

Bismillahirahmanirahim
Bin bir adım bir adım
Allah bir adım adım
Kerim kerem allah
Başımda bir duman var
Yardım eyle ya allah
La ilaha illallah muhammeden resullullah
Yetiş imdadıma hızır ile
Allah birsin sen kulla mişersin
Biz gibi kulların yardımcısı sensin
Hızır deryada erdim murada amin

Asılan dilek kağıtları 06 mayıs sabahı erkenden toplanır, akar bir suya atılır. Evdeki her kişi için yedi fasulye ya da yedi nohut ekilir, gelebilecek kötülüklerin bunlara gelmesi dilenir.

Hıdırellez günü, erkenden kalkılıp eve bereket dolması için kapılar açılır. Sabah gün doğarken kırlara, bağlara, bahçelere çıkıp buralarda Hızır’ın ayak izlerine basarak bolluğa ulaşmak dilenir. Gün içinde hiçbir yeşil dalından koparılmaz. 6 Mayıs günü ikindi zamanı Hıdırellezin bittiğine inanılır.

Yoğurt mayalama geleneği

Kütahya'nın Tavşanlı ilçesine bağlı Yörük köylerinde bir yıllık yoğurt mayası, Hıdırellez ve bu günü takip eden 2 gün süresince sabah ezanı ile tan ağarması arasındaki vakitte doğadaki bitkilerin üzerinden toplanan çiy tanelerinden sağlanır.


Trabzon-Şalpazarı İlçesi'nde maya katılmadan yoğurt yapılır. Mayalama sıcaklığındaki sütün içine besmeleyle bir tahta kaşık konur. Bu şekilde elde edilen maya bir yıl kullanılır. Gelecek yıl tekrar değiştirilir.



1 Mayıs 2014 Perşembe

Kokulu mumlar ve tütsü kanser yapıyor



                      



Doğal kokuların insan duygu durumunu pozitif yönde etkilediği konusunda birçok araştırma mevcut. Rahatlatan kokular, hafızayı güçlendirenler, ağrı dindirenler, mutluluk verenler… Ancak sentetik kokuların beyne verdiği ya da verebileceği zararlar hakkında ne kadar bilgi sahibiyiz? Pozitif de olsa etkileri bu kadar kuvvetli olan kokuların hiçbir negatif etkisinin olmayacağını veya kötüye kullanılamayacağını düşünmek ne kadar mantıklı olurdu?

Parfümler merkezi sinir sistemini; baş ağrısı, baş dönmesi, zihin bulanıklığı, hafıza kaybı gibi nörolojik rahatsızlıkları; unutkanlığı; kaygı, depresyon, panik atak, dikkat dağınıklığı ve duygu durum bozukluğu gibi psikolojik rahatsızlıkları tetikleyen nörotoksik kimyasallar içeriyor.
Aynı zamanda alerjiler, astım, sinüzit gibi solunum yolları ile ilgili rahatsızlıklara; spermde DNA bozulmalarına, kısırlık, doğum hasarları ve düşüklere, prostat ve göğüs kanserine; hiper veya hipotiroid, anormal cinsel gelişimler gibi hormonal bozukluklara; böbrek, kalp, karaciğer, akciğer ve bağışıklık sistemi hasarlarına sebep olmaktadır.
“Kanseri tetiklediği öne sürülen tütsü ve mumlar, Fransa hükümeti tarafından sağlık için tehlikeli bulunduğundan yasaklanmaya hazırlanılıyor. Fransa hükümetinin programında, önümüzdeki aylarda bu “kirletici”leri yasaklamak bulunuyor. Bu önlem, Ekoloji, Sağlık ve Konut İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan “İç Hava Kalitesi Eylem Planı”na dahil. Fransa’da 2009′da yapılan bir çalışma katılımcıların yüzde 9′unun en az günde bir kez, yüzde 15′inin ise bir ayda en az bir kez parfüm veya kokulu mumları kullandığını gösteriyor. Ama bunlar içerisinde mum ve tütsü en sağlıksız olanlar olarak görülüyor. Endüstriyel Çevre ve Riskler Ulusal Enstitüsü (INERIS) tarafından yayımlanan son raporda, “Çok koku yayıcı mumlar var ve bunların aylık kullanımı risk oluşturmaktadır. Tütsü kullanımında kronik ve akut kanserojen riski olabilir” deniliyor. Tütsüde; toksik maddeler tarafından yayılan ana partikül madde, benzen ve formaldehit bulunuyor. Mumların içinde de akrolein ve formaldehit partiküleri yer alıyor. Benzen, Avrupa Birliği tarafından insanlar için kanserojen olarak sınıflandırılıyor. Formaldehitin burun ve solunum yollarında tahriş edici bir gaz olduğu biliniyor. Bu nazofarenks kanseri kökeni ve aynı zamanda lösemi nedeni olarak kabul ediliyor. Yasaklı maddelerin kara listesi henüz hazır değil. Uzmanlar “Genellikle çok sayıda madde içeren tütsülerin tam bileşimini bilmek çok zor” diyor. Ancak polimerler aynı zamanda kokulu mumlarda koku birleştirmek için kullanılıyor. Tütsü, ezilmiş bitkiler (kabuğu kokulu ağaçlar, çiçekler ya da bitkilerden elde edilen reçine) yapılıyor. Uzmanlar “kirletici”lerin ne olduğunu tam olarak belirleyebilmek için çalışmalarına devam ediyor.
KOKULU ÜRÜNLER İNSAN NESLİNİ YOK EDİYOR
Aidin Salih (Gerçek Tıp Kitabı Yazarı)
“İnsanda koku duyusu hiçbir yardımcı iletim mekanizmasına ihtiyaç duymadan ve beyin tarafından kontrol edilmeden doğrudan görevli sisteme (limbik sistem) ulaşan tek duyudur. Limbik sistem, kalp atışları, kan basıncı, nefes alıp verme, hafıza, stres düzeyi ve hormon dengesinin kontrolüyle görevlidir. Kokular, duygusal hafıza, psikolojik ve fizyolojik hormonlar, üreme, büyüme ve tiroid hormonlarının üretimini uyarır.
Ancak sentetik kokular, doğal kokulardan 200 kat daha kuvvetli olduğu için bu sistemler üzerinde yıkıcı bir etkiye sahiptir. Bugün kısırlık sebeplerinden en önemlisi sentetik kokulardır. Sentetik kokular evlerimize deterjanlar, parfümler, vücut bakım ürünleri, oda spreyleri, alkolsüz esanslar ve daha birçok ürünle girmektedir.”
ÜRETİM SENTETİĞE KAYDI
Uzm. Dr. Yavuz Dizdar (Çapa Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü): Tütsüler aslında binlerce yıldır kullanılıyor. Buradaki sorun üretim metodolojisinin artık sentetik ve kimyasala kaymış olması. Formaldehit bunlardan sadece birisidir. Aynı sorun koku unsuru taşıyan sabun, duş jeli gibi ürünler için de geçerlidir. Banyo sırasında ortaya çıkan buhar, kalitesiz ürünlerin solunum sistemine etkisini kolaylaştırır. Ne var ki örneğin lösemilerdeki artışı bütünüyle tütsüye ve muma bağlamak da başını kuma gömmeye benzer. Çünkü ortalama kullanıma bakılınca, tütsü ve kokulu mum tüketimi seyrek ve sınırlıdır. Bunların üretildiği, dolayısıyla çok daha fazla solunmasına neden olan imalathanelerde yapılacak araştırmalar bilgi verici ve aydınlatıcı olacaktır.
GIRTLAK KANSERİ YAPAR
Prof. Dr. Erkan Topuz (Emsey Hastanesi Onkoloji Bölüm Direktörü): Kokulu mumların içindeki maddeler kanserojendir. İçerisinde formaldehit maddesi var. Parfümlerin içinde bulunan maddeler de kanserojendir. Alışveriş merkezlerinde çok kullanılıyor. Buralarda klimalar vasıtasıyla püskürtülüyor ve klimalar devamlı temizlenmediği için zararlı kimyasalları yayıyorlar. 50 yıldır tütsünün kanserojen olduğu zaten bilinmekte. Solunum yoluna etki ederek, kansere neden oluyor. Lösemi, lenfoma ve beyin tümörleri üzerinde etkili olduğu senelerce yapılan çalışmalarda gösterilmiştir. Nazofarenks kanseri çok önemli kanserlerden biridir ve tahrişe bağlı bir kanserdir. Tütsülerin içindeki yüzlerce çeşit madde nazofarenks, gırtlak, akciğer kanseri ile lösemi ve lenfomaya sebep olur.
Kaynak: sadehayat.com


Kokular ve İnsan Frekanslarına Etkileri, Beş Manevi Koku





Kokular, tıpkı sesler ve renkler skalasına benzeyen bir dizi frekanstan ibarettir. Beynimiz, beş duyunun verileri dahil, herşeyi frekanslar halinde algılar, çiçeğin kokusu, metalin sertliği, rengin maviliği gibi her algı, frekansların beyin tarafından koklama, görme gibi duyulara dönüştürülmüş halidir.
Her kokunun saniyedeki titreşim sayısı bize farklılıkları verir, sümbülü veya papatyayı  düşündüğümüzde, koku frekansını anımsayabiliyoruz. DNA, çeşitli frekanslar yayınladığı için, böyle bir foton alışverişi, canlıların içte ve dışta, bu anlamda etkileşimlerini ortaya koyar.
Canlıların sahip olduğu frekans seviyeleri, megahertz (MHz) olarak ölçülebiliyor. Tabi hepimiz, bu titreşimlerle tesir alışverişi yapabiliyoruz. Yiyecekler, içecekler belli biyofrekanslarla ölçümlenirken, koku ve esanslar, insan bedenindeki frekanslar üzerinde önemli etkilere neden olabiliyor.
Normal bir kişi 62 ile 72 MHz civarında bir frekans aralığında titreşiyor. Beynimiz normalde 72-90 MHz ile titreşirken, sağlığın tehdit altında oluşu 58 MHz’de, Kanser türü tablolar 42 MHz ile ölüme yaklaşma anları ise, 25 MHz ile belirlenebiliyor.
Esans yağlarının 52-320 MHz aralığında değişen frekanslarına örnek vermek gerekirse;  Lavanta 118, Nane 78, Melissa 102, Gül 320, Ardıç 98, Alman papatyası 105 MHz.
Bazı deneyler eşliğinde, esansların, kokuların, tütsülerin, içki, yiyecek, kahve gibi maddelerin frekanslarımızı düşürdüğü ya da yükselttiği tespit edilmiş. 69 MHz vücut frekansına sahip olan bir insan, sıcak bir çayı eline alır almaz, beden frekansı değişir, çayı içtiğinde 61 MHz’e iner, uçucu bir esansı koklar ve frekansı  68 MHz’e çıkar.
Negatif düşünce, insanın frekansını 10 birim düşürür, güzel olan düşünceler ise, 10 birim daha yükseğe taşır. Dua ve konsantrasyon çalışmaları oldukça yarar sağlayıp, 15 MHz’lik bir artışa yol açar.
Özellikle gül koklamak, gülsuyu ve gül esansı kullanmak büyük ölçüde frekans arttırarak, fiziksel gücü sağlıyor, nöronların iletimini güçlendiriyor, zira gülün frekansı çok yüksek.  Hz. Muhammed’in (S.A.V) saf gül kokusu, kalp nurunu, temizliği, iç alemin nice sırlarını işaret eder.
Yuhanna 12:3-8 kısmında, Meryem’in yarım litre kadar saf hint sümbülünden yapılmış değerli bir yağı Hz.İsa’nın ayaklarına döktüğü yazar. İsa, Yahuda’ya, “Meryem’e ne yapması gerektiğini söyleme. Bırak da, hoş kokulu yağı, benim gömüleceğim gün için saklasın” der.
Tevrat’ta ise, Özdeyişler.Bölüm 27: 9′da, 1 Davut oğlu İsrail Kralı Süleyman’ın özdeyişlerinde; ”Güzel koku ve buhur canı ferahlatır” sözü, bir diğer anlamda, bu tür bir kokunun frekansımızı yükseltmekteki aracılığına örnek sayılabilir.
Düşük titreşimli kokuların 70 MHz altında oldukları biliniyor, bunların da ruhsal dengeye yardımcı olabildikleri düşünülmüş.
Tabi bu frekans dizinleri içinde varsayılan somutluk ise, illüzyonun kendisidir, herşey atom altı parçacıkların frekansları ile verilerini yayar.
BEYAZ KOKU
Her kokunun tıbbi bileşenleri ayrı, kimi masumiyeti ve huzuru getirir, uzaktan bile, gizli etkisini gösterir, insanın temel doğasına etkir. Geçen yıl, bilim adamları 86 kokunun bileşiklerini aynı yoğunlukta damıtmıştı, daha sonra, farklı bileşiklerden, değişik karışımlar oluşturulmuş, en çok 43 adet olmak üzere, kokulardaki bileşik sayısı arttırıldığında , karışımlardaki kokuların birbirlerine benzerliğinin yoğunlaştığının saptanması ile ‘beyaz koku’ oluşturulmuştu. Bu türde bir beyaz koku, 30 ve daha fazla eşit yoğunluktaki bileşenden oluşuyor.
GÜZEL KOKU VE ŞUUR
Keyfi etkileyen bir duyu ile güzel koku, sıklıkla zihni açıyor ve iyi çalıştırıyor. Beyindeki olumlu çağrışımları hızlandırıp, hafızayı etkiliyor. Felsefi bir simya ilkesi ile, aromaterapi bağlantısı da kurulabilir. Belli kokuların kombinasyonları, mutlaka duygusal ve ahlaki yönde bile, karakterlere ayrı ayrı faydalı ve tedavi edici fiziksel etkiler taşır. Örneğin tütsü kullanımı, meditasyon sırasında bilinci yükseltmeyi kolaylaştıran bir uygulamadır. Farklı kokular ve uçucu yağların, insan bilinci üzerinde farklı yararlı etkilere sahip olduğunu biliyoruz.
Japon bilim adamları,  yasemin kokusunun, hızlı ve kalıcı öğrenmeyi sağladığını bulmuşlar.
Kokular, şuurumuza etkirken, bazen de garip davranışlara ve hislere neden olabilirler, parfümler hayal gücünü coşturabilir, çekiciliği arttırabilir. Mistik manada, kutsal ritüellerde toplantılarda kullanılan koku ve tütsüler değişik şuur durumlarını tetikleyebilir. Diğer yandan, bazı varlıkları cezbedici etkileri bulunan kokular, ikram edilen aromalar da gizemcilikte önem kazanır.
KISACA KOKU, VARLIKLAR VE İKRAM
Koku bir latife halindedir, ulvi alemlerin ve görevli meleklerin, ya da, müekkillerin, ulvi ya da sufli olsalar da, kendilerine özgü koku çemberleri bulunur. Duygu ve düşüncelerin de kendi kokuları  bulunur.
Kozmik anlamda melekler veya başka güç alanlarına ilişkin varlıkların kodları, bir kokunun frekansına kayıtlanmış olabilir, böylece bilinçaltı, onun enerjisi ie bağlantı kurmayı kesintiye uğramadan sürdürebilir. Davetlerde celp anında koku duyulur, ikram edilen koku ile, davet edilen görevlinin koku çemberinin, benzer frekansta olması esas alınır. Bunlar ruhani armağan veya bir tür adsorbe edilecek besin, bir tür  yiyecek haline gelebilirler. Her tütsü yakıldığında, her zaman cazibe alanı oluşmaz, ancak amaca uyan işlemler yapılırsa bu mümkün olabilir.
Koku ile cezbedilen değişik enerji alanları bulunur. Örneğin sürekli ayni parfümü kullanan bir bayanın bayılmaları sıklaşır, çare bulunamaz, parfümü bittiğinde, bir süre için alamayınca bayılmaları kesilir, parfümü kullanıldığında yeniden başlaması ile saptanan olgu; bu koku ile cezbedilen bir enerjidir ve bayanın nörolojik faaliyetini de olumsuz etkilemektedir.
AROMATERAPİK BAZI ÖRNEKLER
Okaliptüs: Melankolinin, üzüntü ve endişenin dağılması. Okaliptus yağı için tıklayın >>>
Sandal ağacı: Derin düşünce, hayal gücünü yüksekliği.  Sandal ağacı yağı için tıklayın >>>
Günlük: Olumsuz düşüncelerin, nazar enerjisinin uzaklaştırılması, sükun. Günlük yağı için tıklayın >>>
Gül: Dinginlik, huzur, sevgi.  Gül yağı için tıklayın >>>
Limon: Rahatlama, sinir yatışması.  Limon yağı için tıklayın >>>
Yasemin: Anlayış, kavrama, mistik algı.  Yasemin yağı için tıklayın >>>
Lavanta: Enerji, şifa, arınma. Lavanta yağı için tıklayın >>>
Papatya: Arı, içten duygular, sevinç hissi.  Papatya yağı için tıklayın >>>

BEŞ MANEVİ KOKU
Hui-neng, Zen Budisttir. 638 doğumludur, 713 yılında ölmüştür. Sade yaşam ve onurunun önemini kavrayıp anlatmıştır. Hui-neng, manevi koku metaforunu kullanarak, bilgelik yolunu göstermeye çalışmıştır.
Beş manevi koku:
1) AHLAK kokusunu süren; kötülük, kıskançlık, açgözlülük, nefret, hırsızlık ve saldırganlık taşımaz.
2) DENGE kokusunu süren; Kendi zihninde herhangi bir kesinti olmadan, nesnelerin iyi ve kötü özellikleri görme yeteneği ve istikrar kazanır.
3) BİLGELİK kokusunu süren; hiçbir zaman kendi zihninde tıkanıklık olmadan, her zaman sağduyu ile maddenin doğasını ve doğayı gözlemler, netlik sahibidir, iyilik ve nezaket özelliği taşır.
4) KURTULUŞ kokusunu süren; zihnini nesnelere sabitlemekten kurtarmıştır.
5) SEZGİ VE AÇIK GÖRÜŞ kokusunu süren; sessizlik içinde kendi özgün zihnini tanımayı, aydınlanmayı, uyumu, bencil kişiliğin arınmasını sağlamıştır, gerçek doğasının bilgisine sahiptir.
Bilgi, uygun çaba ile, deneysel adımlarla, uygulamalarla elde edilebilir. Bilgelik yolu uzundur ve dikkat gerektirir.  Sürekli farkındalıkla, beş manevi parfümü koklayarak, bu metaforu kullanan ise, iyi bir yolcudur.
Ferda Ercan Uyulan
Kaynak: http://www.haberlotus.com/