31 Ağustos 2014 Pazar

Ayurveda'ya Göre Sağlık İçin Yaşam Tarzı ve Rutin




Ayurveda, Hindistan'ın alt kıtasında ortaya çıkan antik bir sağlık sistemidir. Ayurveda "Ayur" ve "veda" olarak iki kelimeden oluşmuştur. "Ayur" hayat veya hayat ilkesi anlamına gelen "ayus" kökenlidir, "veda" ise "bilgi" anlamına gelir.

Ayurvedik tıbbın önceliği hastalığı önleme, sağlığı koruma ve tedavi şeklindedir. Ayurvedik tıpta hastalığın, bedenin hastalığa yönelik dayanıklılığını azaltan bedensel ve zihinsel unsurlardaki dengesizlikten kaynaklandığına inanıldığından, bu dengesizliğin düzeltilmesi amacıyla bitkisel formüller, hayat stili değiştirilmesi ve diyet gibi yöntemlerle bedene hastalığı yok edecek şekilde denge kazandırılır.

Ayurvedik sisteme göre sağlıklı olmak dosha (beden tipi/mizaç), agni (hazım ısısı), dhatu (yedi beden dokusu: lenf, kan, kas, yağ dokusu,kemik, ilik, ersuyu) ve mala (dışkı, üre ve diğer atıklar) arasındaki denge üzerine kuruludur. Fiziksel, zihinsel ve ruhsal bakımdan iyi olmak sağlıklı olmanın unsurlarıdır.

Ayurvedik tıbbın ana kavramlarının başında bedenin "doşa" denilen üç ana tipe ayrılması gelir. Bunlar; Vata, Pitta ve Kapha'dır.


Her insanda bu doşa tiplerinden birinin baskın olduğu ve her doşanın özgün bir yaşam şekliyle (beslenme vs.) uyum içinde tam işlevini sürdürdüğü kabul edilir. Ayurvedik hekimler çeşitli teşhis yöntemleriyle kişide hangi doşanın ağır bastığını tespit eder ve o kişiyi doşasına uygun yaşam şekline yönlendirirler.

Vata sinir sistemi işlevini harekete geçiren hava ilkesidir.
Pitta sindirim sistemini düzenleyen ateş ilkesidir.
Kapha besin maddelerini dolaşım sistemine taşıyan su ilkesidir.


Vata

Vata bireyleri genelde ince ve uzundurlar, dayanıklı değildirler, vücut kuvvetleri azdır. Genelde vücutları ağır değildir ve kasları ve kanları iyi gelişmemiştir. Sindirimleri ve metabolizmaları değişkendir, bu yüzden istikrarlı ve sağlam dokular geliştiremezler. Aynı şekilde hastalıklara ve sıcak soğuk gibi çevresel faktörlere karşı dirençleri zayıftır, hava değişimlerinden daha kolay etkilenirler.

Tipik Vata mizacı gergin ve hassastır. Vata kişilikler görevlerine uzun süre hırsla ve azimle odaklanmakta güçlük çekebilirler. Bu yüzden bir süre sonra yan yollara sapabilirler. Eğer onlarda bol bulunan heyecanlarını ve yaratıcılıklarını azimle uygulayabilirlerse hayatta çok şey başarırlar. Bu tür bireyler fazla fiziksel aktivite, uzun süreli konsantrasyon gerektirmeyen, çok soğuk veya kuru olmayan ortamlardaki işleri tercih etmelidir. 

Eğer ağır iş yapmak zorunda bırakılırlarsa, sinir ve kemik hastalıkları, kilo kaybı ve kabızlık yaşayabilirler. Zihinleri ve vücutları kırılgan olduğu için onlara nazik davranılmalıdır.

 Pitta

Pitta tipleri ortalama boy ve yapıda olurlar; kan dolaşımları iyi, elleri ve ayakları sıcaktır. Hızlı ve güçlü bir sindirim sistemleri vardır. Bu sayede çok çeşitli yiyecekleri yer ve bu yüzden kilo almazlar. Aşırı ısınmamak için sürekli olarak serin içecek ve yiyecekler ihtiyaç duyarlar. Yiyecekleri iyi kaliteli dokulara çevirme yetenekleri olsa da, vücuttaki toplam dönüşüm oranı çok yüksek olduğu için bazen fazla enerji tüketerek çok yorulabilirler.

Pitta tiplerinin cildi yumuşak, yağlı ve kadife gibidir. Erken yaşlarda saçlara ak düşme veya kelleşme eğilimi vardır. Gözleri keskin, nüfuz edicidir. Vücutlarının köşeli, çıkıntılı bir şekli vardır. Çalışma kapasite ve güçleri ortalamadır. Hemen sinirlenen tipler olmasa da, önlerine çıkan engeller canlarını çok sıkabilir.

Pittalar çabuk kavrarlar, algıları açıktır ve zekidirler. Seçmiş oldukları alanda genelde iyi bir bilgileri olur. Doğuştan liderdirler. Toplumda genelde zengin ve rahat bir konumları olur. Serin bir yerde çalışmaları gerekir, güdülerine uygun yaratıcılık gerektiren faaliyetlere ihtiyaç duyarlar.


Kapha

Kafa bireylerinin güçlü, kalın bir vücut yapıları, güçlü kas iskelet sistemleri vardır. Etleri, kemikleri, saçları, dişleri iyi gelişmiştir. Doğuştun kuvvetlidirler, bağışıklık sistemleri kuvvetli, canlılıkları yüksektir. Genelde sağlıklı ve uzun ömürlü olurlar. Sindirim ve metabolizma hızları yavaştır, diğer tiplere göre daha az yemeleri ve içmeleri gerekir. Hoş, derin sesleri vardır ve genelde de hoş görünümlüdürler. Sakin, sessiz bir yapıları vardır, mallara ve insanlara kolay bağlanırlar.

Kapha tipleri ağır ve zahmetli işleri yerine getirirler, ama buna teşvik edilmeleri gerekir. İnsan ilişkilerini korumak, insanları bir araya getirmek, başka insanlara alaka göstermek konusunda iyidirler. Uzun dönemli işlerde başarılı olurlar ve aileleri ve kendileri için bayağı bir mülk biriktirebilirler. Bununla birlikte soğuk, rutubetli yerlerde çalışmamaları gerekir, yoksa enerjileri durağanlaşır. Eklem hastalıkları, şeker hastalıkları ve kalp problemlerine yol açan obeziteye eğilimlidirler.
........

Ayurveda'ya göre, rutin (düzenli gündelik yaşam) sağlıkta önemli bir rol oynar. Doğal bir yaşam bireysel yapıya göre düzenlenmiş bir yaşamdır. Sabahları kalkış saati ve meditasyona (*) başlama zamanı gibi tüm günlük faaliyetleri idare eden bir düzenin olması en iyisidir.

Sabah erkenden, tercihen güneş doğmadan önce kalkılmalı, tuvalete çıkılmalı, ağız ve dişler temizlenmelidir. Sonra burna, gözlere, dile ve boğaza bakılmalı ve bunlarda da temizlenmelidir. Dili inceleyerek organlarda ortaya çıkabilecek patalojik değişiklikleri fark etmek mümkündür. Bu incelemeden sonra, bir bardak ılık su içmek böbrekleri ve kalın bağırsağı temizlemeye yardım eder. Dili temizlemek için gümüş bir kazıma aleti kullanın. Bu yöntem dile olduğu kadar, dildeki farklı bölgelerle ilişkili iç organlara da masaj yapacaktır.

Daha sonra yağla bedene masaj yapılmalı ve bir banyo alınmalıdır. Bu bir tazelik ve uyanıklık duygusu verecektir. Banyodan sonra egzersiz ve meditasyon için rahat giysiler giyin. Günlük düzende nefes egzersizleri de önemlidir. Egzersizden sonra kollarınızı ve bacaklarınızı açarak sırt üstü uzanın ve alt karından soluyun (diyafram nefesi)

Egzersiz ve meditasyonun ardından kahvaltı gelebilir. Öğle yemeği, eğer mümkünse, öğleden evvel, akşam yemeği de güneş batmadan önce yenilmelidir. Saat ondan önce yatmaya çekilmek en iyisidir.

Bu düzen bedenin içindeki ve dış çevredeki enerji akışını izler. Günlük rutininizden azami fayda sağlamak için her zaman bu akışın farkında olmak gerekir.

Bireysel yapıya bağlı olarak bu rutine başka uygulamalar eklenebilir. Örneğin, vata yapısındaki insanlar için akşamları bir yağ masajı tavsiye edilir.

Belli uyku alışkanlıkları önerilebilir. Bir insanın sol yanı dişi, ya da ay enerjisi ve sağ yanı da erkek, ya da güneş enerjisi ihtiva ettiği için, kişinin uyuduğu ve soluduğu pozisyonun yapısı ve bedendeki enerji üstünde önemli bir etkisi vardır.

Eğer kişi her zaman sol yanına yatarak uyursa, bu ay enerjisini bastırır ve güneş enerjisini şiddetlendirir. Güneş enerjisinin şiddetlenmesi bedende pitta yaratabilir. Onun için, pitta yapısında bir insan sağ yanına yatarak uyumalıdır. Sol yana yatarak uyunduğunda ay enerjisi bastırılır ve güneş enerjisi açılır. Bu şekilde uyumak vata ve kapha tipleri için önerilir.


Yaratıcı, Sağlıklı bir Yaşam için Öneriler

Rutin

  • Güneş doğmadan önce uyanın.
  • Uyandıktan sonra bağırsaklarınızı ve mesanenizi boşaltın.
  • Bedensel bir dinçlik duygusu yaratmak için her gün banyo yapın.
  • Sabah saat 8'den sonra kahvaltı yapmayın
  • Yemeden önce ve sonra ellerinizi yıkayın.
  • Yemeklerden sonra dişlerinizi fırçalayın.
  • Yemeklerden sonra on beş dakika kısa bir yürüyüş yapın.
  • Yiyeceğin farkında olarak sessizce yemek yiyin
  • İyi çiğneyerek yavaş yiyin
  • Her gün diş etlerine parmak ve susam yağıyla masaj yapın
  • Bedendeki toksinlerin azalmasına yardım etmek için haftada bir gün      oruç tutun.
  • Akşam saat 10'dan önce uyuyun

Beslenme ve Sindirim

  • Bir çay kaşığı rendelenmiş taze zencefil ile bir tutam tuz iyi bir iştah açıcıdır.
  • Bir tutam zencefil ya da kimyon tozu atılmış yayık ayranı içmek sindirime yardım eder.
  • Pirinçle birlikte bir çay kaşığı ghee (**) sindirime yardım eder.
  • Yatarken bir bardak zencefilli ılık süt içmek bedeni besler ve zihni sakinleştirir.
  • Fazla yemek sağlıksızdır
  • Yemekten hemen önce ya da sonra su içmek sindirimi olumsuz etkiler
  • Aşırı su tüketmek obezliğe yol açabilir.
  • Aşırı miktarda tüketilen soğuk içecekler direnci zayıflatır ve fazla balgam oluşturur
  • Suyu bakır bir kaba koyun ya da içine bakır paralar atın. Bu su karaciğer ve dalak için iyidir.
  • Öğle yemeğinden sonra kestirmek kapha'yı ve beden sağlığını arttırır.


Fiziksel Temizlik

  • Eğer mümkünse, görme gücünü iyileştirmek için her gün şafakta beş dakika sabit bir şekilde güneş ışınlarına bakın.
  • Sabah ve akşam on dakika sabit bir mum alevine bakmak görme gücünü iyileştirir
  • Bedenin doğal dürtülerini, yani tuvalete çıkma, öksürme, hapşırma, esneme, geğirme ve gaz çıkarma dürtülerini bastırmayın.
  • Ateşiniz yükseldiği zaman yemek yemeyin ve zencefil çayı orucu tutun
  • Yatmadan önce ayak tabanlarını susam yağıyla ovalamak sakin, dingin bir şekilde uyumanızı sağlar
  • Yatmadan önce ayak tabanlarına dört damla hint yağı, bir damla kekik yağı karışımı ile masaj yapmak çakraların düzenlenmesini sağlar
  • Ellere yağ sürmek zihni sakinleştirir ve derin uyumanızı sağlar
  • Yağ masajı dolaşımı daha iyi hale getirir ve fazla vata'yı atar
  • Karın üstü uyumayın
  • Yatakta okumak görme gücüne zarar verir
  • Nefesin kötü kokması kabızlığa, kötü sindirime, ağzın hijyenik olmadığına ve kolonda toksin olduğuna işaret edebilir
  • Bedenin kokması sistemde toksin olduğunu gösterir
  • On beş dakika sırt üstü uzanmak zihni sakinleştirir ve bedeni gevşetir
  • Sinüs sorunlarını önlemek için saçlarınızı yıkadıktan hemen sonra kurutun
  • Burnu kuvvetle sümkürmek kulaklara, gözlere ve burna zararlı olabilir
  • Sürekli burun karıştırmak ve anüsü kaşımak bedende solucan olduğunun işreti olabilir
  • Uzun tırnaklar hijyenik olmayabilir
  • Eklemleri çatırdatmak beden için zararlı olabilir (vata'nın bozulmasına neden olur)

Zihinsel Temizlik

  • Korku ve asabiyet enerjiyi tüketir ve vata'yı şiddetlendirir
  • Sahiplenicilik, hırs ve bağlılık kapha'yı arttırır
  • Kaygı kalbi zayıflatır
  • Öfke ve nefret bedende toksin yaratır ve pitta'yı şiddetlendirir
  • Aşırı konuşma enerjiyi tüketir ve vata'yı şiddetlendirir


(*) Meditasyon; dini tercihinize göre ibadetinizi düşünebilirsiniz
(**) Ghee; hint yemeklerinde kullanılan, kökeni çok eskiye dayanan,  içindeki su, protein ve tuzdan arındırılmış tereyağ.

Kaynak; Ayurveda – Dr. Vasant Lad
            İnternetten derleme

30 Ağustos 2014 Cumartesi

15. Yüzyıl Osmanlı Mutfağından Mizaçlara Göre Şifalı Yemek Tarifleri


"Yedikleriniz ilaçlarınız, ilaçlarınız yedikleriniz olsun" tıbbın babası olarak kabul edilen Hipokrat'ın bu ünlü sözüne göre yediklerimiz ilaçlarımız veya hastalıkların baş sebebi olabilir.

Osmanlı hekimleri bunu çok iyi bildiklerinden hastalıklar gıdalar ile tedavi edilmiş, kişinin mizacına ve hastalık durumuna göre perhiz ettirilmiş veya uygun gıdalar ile iyileşmesi sağlanmış.

15. yüzyılın ilk yarısında Anadolu coğrafyasında adını duyurmuş, meşhur bir hekim olan Muhammed Bin Mahmud Şirvani'nin ilaç olarak kullandığı, tavsiye ettiği, hangi mizaçlar ve hastalıklar için şifalı olduğunu detaylı olarak yazdığı yemek kitabının giriş bölümü ve üç yemek tarifini sizlere sunuyoruz, umarız bu kadim bilgiler sizler içinde şifalı olur.

....................

MUHAMMED BİN MAHMUD ŞİRVANİ
15. YÜZYIL OSMANLI MUTFAĞI

(... Allah onların hepsinden razı olsun) Ve ben fakir (zengin Allah'a muhtaç) Muhammed bin Mahmud Şirvani insanoğlunun hayatta sekiz lezzete muhtaç olduğunu gördüm. Bunlar yemek, içmek, giymek, evlenmek, koklamak, dokunmak, konuşmak ve işitmektir. Bunların en önemlileri ise yemek ve içmektir. Çünkü bu ikisinin bedenin kıvamı ve hayatın maddesi olduğunu söylerler, bunlar olmadan bedenin değeri ve tazeliği yoktur. Nitekim bazı bilginler "Dört şey güzelliği ve nimetleri tamamlar: Kuvvetli din, faydalı ve bereketli çalışma, kuvvetli yiyecek ve temiz içecek" derler. Allahu Teala Kuran-ı Kerim'de şöyle buyurur: "Artık, Allah'ın size rızık vediği şeylerden helal ve temiz olarak yiyin" (Nahl, 114) Ve bir yerde de "Temiz ve helal olan şeylerden yiyin" (Mu'minun, 51) Hz. Muhammed'in "İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olanıdır" buyurduğunu gördüm. Ben de yemekle ilgili bu kitabı bir giriş ve on bir bölüm halinde yazdım.

  • Birinci bölüm, ekşi yemeklerin tarifi ile faydalarını anlatır.
  • İkinci bölüm, yoğurttan, keşten, sütten yapılan yiyeceklerin tarifi ile faydalarını anlatır.
  • Üçüncü bölüm, çorbaların tarifi ile faydalarını anlatır.
  • Dördüncü bölüm, kalyelerin, kavurmaların ve bunlara benzer yemeklerin tarifi ile faydalarını anlatır.
  • Beşinci bölüm, heriselerin ve tandırda pişirilen buna benzer yiyeceklerin tarifi ile faydalarını anlatır.
  • Altıncı bölüm, mutaccanat, bevarid, senbuse ve bunlara benzer yiyeceklerin tarifi ile faydalarını anlatır.
  • Yedinci bölüm, kurutulmuş ve taze balıkların tarifi ile faydalarını anlatır.
  • Sekizinci bölüm, turşuların tarifi ile faydalarını anlatır.
  • Dokuzuncu bölüm, çeşitleriyle cudabların ve habiselerin tarifi ile faydalarını anlatır.
  • Onuncu bölüm, helvaların tarifi ile faydalarını anlatır.
  • On birinci bölüm, kadayıfların, huşknanların ve bunlara benzer yiyeceklerin tarifini anlatır.

                  

GİRİŞ

Öncelikle mukaddimenin başlangıca ait olan bütün unsurlardan ibaret olduğu bilinmelidir. Bizden önce gelenler bize öyle bildirdiler ki vacip olan odur. Yemek pişirenler ki bunlar pişirdiği nesnelerde arif, pişirme sanatında kadir olalar, her türlü yiyeceğe ne kadar su, ne kadar et, ne kadar tuz, ne kadar havuç koymak gerektiğini ve hem altında ateşi ne kadar yakmak gerektiğini bileler. Kendilerini temiz tutalar, kirli paslı tutmayalar. Tırnaklarını uzamadan keseler. Yiyecekleri taş çömlekte pişireler, eğer taş çömlek bulunmazsa kalaylı bakırda pişireler, kalaysız çömlekte yiyecek pişirmeden ve içinden yiyecek yemekten sakınalar, çünkü onlar vücutta türlü türlü hastalıklar meydana getirirler. Çömleğin altında dumanı az olan kuru odun yakalar, yaş odunu, incir ağacını, ağı ağacını ve bunlara benzer ağaçları yakmayalar. Çömleğe tuzun temizini ve safını koyalar, topraklı ve tozlu tuzdan sakınalar. Baharatlardan çömleğe kişniş, kimyon, kiravaya koyalar, bunların tazesini ve iyisini kullanalar. Tarçının tadı keskin olanını, iyi kokulusunu, kalın kabuklusunu ve tazesini çömleğe koyalar. Baharatları dövüp eleyeler, sonra kullanalar. Çömlekleri ve çanakları temiz tutalar, kirli paslı tutmayalar. Eti köfte haline getirirken tai havanda döveler, eğer taş havan bulunmazsa ağaç havanda döveler, çaresiz kalmadıkça bakır havanda dövmeyeler. Hem acı baharatlardan daima çorbalara ve kalyelere ve köftelere koyalar, fakat ekşi çorbalara az koyalar, tatlı olanlara daha çok koyalar. Yemek pişirmek istediklerince önce eti alalar, içindeki bezeleri kötü sinirleri ve kıkırdakları çıkaralar, ondan sonra bir iki kere sıcak suyla o kadar yıkayalar ki et börte ve içinde kan kalmaya, ondan sonra çömleğe koyalar ve üzerine gerektiği kadar kaynar su koyalar. Kitabımızda "gerektiği kadar su koyalar" dememizin manası odur ki, etin üzerine o kadar su koyalar ki et su içinde bata, kaynatalar, çömlekte hiç köpük kalmadan alalar, ondan sonra üzerine acı baharatlar ve diledikleri nesneleri koyalar. Eğer sevazic (sade yemekler) ve kalye (tava kebabı) pişirmek isteseler önce eti çömleğe koyalar ve üzerine biraz susam yağı dökeler, o kadar kavuralar kim kokusu gide, ondan sonra diledikleri yiyecekleri pişireler. Yiyecekler piştikten sonra ateşi altından çekeler, kor üstünde demlenene kadar bırakalar, indireler, yiyeler"


Sikbac
Faydaları; Yiyecekleri, sindirir, iştah açar, sıcak mizaçlıların yüreğine, zihnine ve midesine kuvvet ve ferahlık verir, midedeki buharın beyne çıkmasını engeller; midedeki safrayı, ekşime ve buna bağlı geğirmeyi dindirir, zehirli bitkilerin ve hayvanların yürekte ve ciğerde meydana gelebilecek zararlarını önler, idrarı kolaylaştırır, kalp çarpıntısına, ciğerdeki herhangi bir rahatsızlıktan dolayı meydana gelen halsizliğe ve siroz hastalığına et yerine tavuk, piliç veya güvercin yavrusu konulduğunda son derece faydalıdır.

Tarifi: Kemiksiz et âdete uygun şekilde kesilir, taş çömleğe konur, üzerine gerektiği kadar sıcak su eklenir; iyi tuz, bir tutam yaş kişniş ve biraz tarçın serpilir, kaynatılır, köpüğü alındıktan sonra içindeki yaş kişniş çıkarılır. Daha sonra biraz kuru kişniş eklenir. Üzerine beyaz soğan, pırasa, havuç doğranır ve çömleğe konur. Eğer havuç yoksa patlıcanın kabuğu soyulup dörde bölündükten sonra tuzlu susa acısı çıkıncaya kadar kaynatılması ve süzülüp kullanılması da mümkündür. Havuç yerine çömleğe bırakılır. Pişmeye yaklaşınca sirkeyi pekmezle veya balla karıştırılır; biraz ekşice olmasına özen gösterilir. Sikbacda bal yerine daha çok pekmez tercih edilir. Bu karışım etin üzerine dökülür ve pişene kadar kaynatılır. Piştikten sonra biraz safran yemeğin suyuyla birlikte ezilir ve çömleğe dökülür. Üzerine kabuğu çıkmış ve iki parçaya ayrılmış vadem, hünnap, kuru üzüm ve kuru incir bırakılır. Ocaktan indirilir, çömleğin etrafı silinir, üzerine biraz gül suyu serpilir, ağzı kapatılıp kor üstünde kıvama gelinceye kadar dinlenmeye bırakılır, sonra yenir.    

                                                                                              Hısrimiye

Faydaları; İştahı açar, midede kolay sindirilir, vücuda enerji verir, midedeki sıcak buharın beyne çıkmasını engeller, safradan kaynaklanan susuzluğu ve baş ağrısını dindirir, yine safradan olan sevdalı melankoliye, hararetten midesi ağrıyanlara, kalp sıkışmasına son derece faydalı bir yemektir.

Tarifi; Et âdete uygun bir şekilde doğranır. Biraz tuz, gerektiği kadar sıcak su ve biraz kuru kişniş eklenerek çömleğe konur. Kaynatılır, kaynadıkça köpüğü alınır. Daha sonra iki üç baş soğan doğranır. Buna ek olarak patlıcan doğranır, tuzlu suda acısı gidinceye kadar kaynatılır. Sudan çıkarılır, süzülünceye kadar bir kenara konur. Yine taze kabağın kabuğu soyulur, içi temizlenir ve doğrandıktan sonra patlıcanla birlikte etin üzerine bırakılır. Üzerine iki üç dal nane konur. Bunlardan sonra çömleğe biraz dövülmüş ve elenmiş biber, mastika, tarçın eklenir. Kaynatılır. Malzeme pişmeye yaklaştığında biraz koruk alınır, elle sıkılır, elekte süzülür, saf gale getirilir. Bu suya onda biri kadar limon suyu karıştırılarak yemeğe katılır. Yemeğin ekşisini almak ve lezzetini artırmak için biraz kabuğu çıkmış badem dövülür, sütü suyla çıkarılır, çömleğe eklenir. Son olarak üzerine biraz kuru nane, doğranmış tavuk ve ekşi elma bırakıp pişirilir. Tamamen piştikten sonra üzerine biraz gül suyu saçılır, çevresi silinir, kıvama gelene kadar kor üstünde bırakılır, sonra indirilir, yenir.


Çorba Aşı
Faydaları; Vücudu, beyni, kalbi, ciğeri, sinirleri ve böbreği güçlendirir. Midedeki zararlı safrayı ve yelleri atar. Mide pekliğini, vücutta meydana gelen tutuklukları giderir, meniyi artırır, yüzü güzelleştirir, kalpten zehirli yiyeceklerin zehirlerini atar. Her mizaçtan insana uygundur.

Tarifi; Kuyruk ufak ufak doğranır, eritilir, kıkırdağı giderilir ve üzerine âdete uygun şekilde doğranmış et bırakılır. Et kızarıncaya kadar kavrulur. Biraz tuz, gerektiği kadar su ve yarım avuç kabuğu çıkmış nohut, biraz dövülmüş tarçın, bir tutam kuru dereotu eklenir. Kaynatılır, kaynadıkça köpüğü alınır. Köpüğü tamamen alındıktan ve et piştikten sonra üzerine biraz dövülmüş kuru kişniş, zencefil ve biber konur. Eğer ihtiyaç duyulursa az miktarda sıcak su katılır, biraz kaynatılır. Bundan sonra dereotu yemekten çıkarılır. Gerektiği kadar pirinç alınır. İki üç kere yıkandıktan sonra çömleğe bırakılır. Pirinç pişinceye kadar kaynatılır. Ateş söndürülür. Üzerine biraz dövülmüş kimyon ve tarçın ekilir, çevresi silinir, biraz bekletilir, ancak yemeğin bağlanmasına ve katılaşmasına izin verilmez. Çeşitli baharatlarla köfteler yapılıp yemeğin üzerine dizilerek de yenilebilir.



kaynak: 15. yüzyıl Osmanlı Mutfağı - Muhammed bin Mahmud Şirvani




28 Ağustos 2014 Perşembe

İç organlardaki zehirli maddeler nasıl atılır?




Çin tıbbına göre, insan vücudundaki beş iç organda zehirli maddeler birikir, bu zehirli maddelerin birikmesi, vücutta belirtiler bırakır. Şimdi zehirli maddelerin saklandığı yerleri bulalım ve bu zehirli maddeleri yok etme yöntemleri öğrenelim.

Eğer dalakta zehirli maddeler birikirse, yüzde benekler görülür. Yüzünde benekler olan bir kadının sindirim sistemi nisbeten zayıflar; beyazımtırak akıntısı fazla olur; yağ birikir.

Çin tıbbına göre, dalaktaki sindirim iyi olmadığı takdirde, zehirli maddeler zamanında dışarı boşaltılmaz. Bu nedenle kilo vermek isteyen bir kişi, öncelikle dalağının ve midesinin işlevini normalleştirmeli; dalağında zehirli maddeler bulunan kişide ağız kokusu olur, ağız ülseri görülür.
Şimdi dalaktaki zehirli maddeleri boşaltma yöntemlerine geçelim.

1. Dalaktaki zehirli maddelerin boşaltılmasına ekşi yemekler iyi gelir. Ekşi yemekler, bağırsak ve midenin sindirim işlevini pekiştirir, yemeklerdeki zehirli maddelerin en kısa sürede boşaltılmasını sağlar; ayrıca ekşi yemekler dalağı güçlendirir.
2. Dalaktaki zehirli maddelerin boşaltılması için Shangqiu adlı akpunktur noktasına basılabilir. Bu akpuntur noktası, iç topuk kemiğinin altındaki çukurun ortasında bulunur. Bir parmakla bu noktaya, azcık acı hissetecek şekilde basabilirsiniz. Bu basma bir defasında üç dakika sürerse, yeterli olur.
3. Yemekten sonra yürüyüş yapmak. Spor, dalağa ve mideye yardımcı olur. Bu yöntem azimle uygulanmalı.

Yemek sonrası, zehirli maddelerin en kolay oluştuğu zaman dilimidir. Yemeklerin zamanında sindirilmemesi veya emilmemesi halinde zehirli maddeler birikir. Bu nedenle yemekten sonra yürüyüş tavsiye edilir. Ayrıca yemekten bir saat sonra bir meyve yenebilir.
Aftimuni dalağın en iyi ilacıdır, kaynatılarak içilir. Karabaş otu, kekik, sinameki, anason, kimyon, kuru incir dalağın en güzel ilaçlarındandır. Mercimek, patlıcan, sığır eti, kuyruk ve lahana yenmemelidir. 
******
Karaciğer, insanın diğer önemli iç organlarından biridir. Karaciğerde zehirli maddeler birikirse, tırnak üzerine çıkıntılı çizgi veya tırnak çökmesi görülür. Çin tıbbına göre, kirişler karaciğere bağlıdır, tırnak ise kirişlerden bir bölümüdür. Bu nedenle karaciğerde zehirli maddeler biriktiği takdirde, tırnak üzerinde belirgin işaret olur.

Karaciğerde zehirli maddeler bulunursa, kadında mastit görülür; deprasyon başgösterir. Çünkü karaciğer insan vücudunda duyguları ayarlayan iç organdır. Eğer içindeki zehirli maddeler zamanında boşaltılmazsa, Qi dolaşımı engellenir, bu da depresyon duygusuna neden olur. Ayrıca yarım baş ağrısı ve aybaşı ağrıları gibi belirtiler görülür. Yüzün iki yanağı ve göbek, karaciğer ve safra kesesinin "etki alanı"dır. Eğer karaciğerde zehirli maddeler varsa, yüzde ve göbekte mutlaka belirti gözükür.

Karaciğerdeki zehirli maddelerin boşatılması için, yeşile çalan mavi renkli yemekler tüketilmeli. Örneğin portakal veya limon suyu, karaciğere iyi gelir; karaciğerle bağlantılı akpunktur noktasına basmak iyi gelir. Basılacak nokta, birinci ve ikinci ayak parmaklarının buluştuğu noktanın önündeki çukurun ortasında yer alır. Ağlama, zehirli maddelerin boşaltılmasına yardımcı olur. Kadınların erkeklerden daha uzun yaşamasının gözyaşlarına bağlı olduğu, hem Batı tıbbınca, hem de Çin tıbınca doğrulandı. Gözyaşları gerçekten insan vücuduna zararlı maddeler içerir. Bu nedenle istediğiniz zaman ağlayabilirsiniz.

Sülfür içeren besinler karaciğeri temizler, soğan, sarımsak, lahana, brokoli, brüksel lahanası sülfür içeren gıdalardır. Ayrıca enginar karaciğer dostu bir sebzedir.

Alkol, kimyasal ilaçlar, işlenmiş gıdalar, inek eti, aşırı proteinle beslenme karaciğeri yıpratan gıdalardır.

******
İnsan kalbinde zehirli maddeler birikirse, dil ülseri olur, alnında kabarcıklar oluşur, uykusuzluk ve kalp rahatsızlığı meydana gelir.

Çin tıbbına göre, kalple en yakın ilişkili organ dildir. Bu nedenle ülser dilde görülür. Alın, kalbin "nüfuz alanı"dır. Eğer kalpte "ateş" varsa, alın "yanar", kabarcıklar ortaya çıkar.
Kalpteki zehirli maddelerin boşaltılması için, nilüfer tohumları gibi, acı yemekler tavsiye edilir; kalbi simgeleyen Shaofu adlı akpunktur noktasına basılır. Shaofu, insanın yumruğunu sıktığı zaman, avuçta yüzük parmağı ve küçük parmağının tırnaklarının değdiği yerdir. Bu noktaya güçlü bir şekilde basılır. Yeşil fasülye, zehirli maddelerin idrar yoluyla boşaltılmasına yardımcı olur.

Çin'de yaz mevsiminde hemen hemen her ailede yeşil fasülye suyu içilir. Siz de deneyebilirsiniz.

Kalp için omega 3 yağ asidi içeren somon, ton balığı, ceviz, keten tohumu gibi gıdalar faydalı olacaktır.

******
Akciğerde zehirli maddeler birikirse, insanın cildi pas renginde olur, kabızlık çekilir, duygusal durumunda hassasiyet meydana gelir.

Çin tıbbına göre, akciğer, tüm cildi yönetir. Cildin iyi olup olmaması, akciğerin sağlıklı olup olmamasına bağlıdır. Akciğerdeki zehirli maddelerin miktarı fazla olursa, bu zehirli maddeler akciğerin çalışmasıyla cilde yansır; ayrıca akciğer ve kalın bağırsak tek bir sistemdir. Yukarıda akciğerde zehirli maddeler varsa, aşağıdaki bağırsak içinde de anormal birikim olur, kabızlık çekilir; akciğerdeki zehirli maddeler de Qi ve kan dolaşımını engeller.

Turp, akciğere en iyi gelen yiyecektir. Çin tıbbına göre, kalın bağırsak ile akciğer arasında yakın ilişki vardır. Akciğerdeki zehirli maddelerin ne kadar boşaltılacağı, kalın bağırsağın iyi çalışıp çalışmamasına bağlıdır. Turp kalın bağırsağın dışkıyı boşaltmasına yardım eder. Turp çiğ de yenir.
Ayrıca akciğeri temsil eden akpunktur noktasına basmak da yararlıdır. Hegu adlı nokta, el sırtında, parmakların arasında bulunur.

Terlemek, akciğere iyi gelir; çünkü terle vücuttaki zehirli maddeler atılır; sıcak duş ve derin nefes da benzer sonuç verir.

Akdiğerdeki zehirli maddelerin boşatılması için en uygun zaman dilimi sabah 7:00 ile 9:00 arasıdır. Bu zaman içinde bol oksijen almayı sağlayan spor yapılırsa, çok iyi olur.

Meyan kökü, zencefil, okaliptus, brokoli, turp akciğerler için şifalı bitkiler olup sigara akciğer için en büyük zarardır.

******
Böbrek içinde zehirli maddelerin biriktiği zaman, aybaşı miktarı az, süresi kısa ve rengi koyu olur. Aybaşının oluşması ve kaybolması, böbrek işlevinin güçlü olup olmamasına bağlıdır; böbrekteki zehirli maddeler, hidronkusa neden olur, altçenede kabarcıklar oluşur, yorgunluk çekilir.

Böbreği simgeleyen akpunktur noktası Yongquan'dır. Bu nokta, insan vücudundaki en alçak akpunktur noktasıdır. Yongquan, ayak tabanının üçte birinin ilerisinde bulunur. Bu nokta hassas olduğu için fazla güçlü basılmamalıdır. Beş dakika yeterlidir.

Böbrekteki zehirli maddelerin boşaltılması için en iyi zaman dilimi sabah 5:00 ile 7:00 arasıdır. Bu nedenle sabah kalkınca bir bardak su içilmesi çok iyi olur.

Gün boyu yeterli su içilmesi, bedenin susuz bırakılmaması, aşırı tuz alınmaması, likopence zengin gıdalar domates, karpuz, böbrekleri temizleyip koruyacaktır.

internetten derlenmiştir



23 Ağustos 2014 Cumartesi

GÜNEŞ Sembolü olarak ' KARAHİNDİBA '




GÜNEŞ Sembolü olarak ' KARAHİNDİBA ' (Dandelion=Taraxacum officinale)

 Karahindiba "Güneş" ve "Ateş" ile ilişkilendirilir.

 Büyüme
 Sıcaklık
 Berraklık
 Şifa
 Parlaklık
 Aydınlanma Sembolüdür.

 Çiçekleri genel olarak çoğu bitkinin aksine güneş gördüğünde açılan Hindiba ayrıca pozitifliği, ilerlemeyi ve hayatta kalmayı da sembolize eder.

 Karahindiba "Aslan dişi" olarak da adlandırılır  (Fransızca ;Dent de lion)

 Aslan, cesaret, gurur, aile (iletişim / bağlantı) ile ilgili sembolik anlamları içerir.

 Aslan Burcu yönetici gezegeninin de Güneş olduğunu hatırlarsak aynı zamanda bir güneş sembolü olan karahindiba ile sembolik bağlantıyı bulabiliriz.

Baharın sembolü, ömrünü devam etmek namına güzelden narine giden yolculuğun adı karahindiba, ünlü tıp ve bilim adamı İbni Sina'nın bitkisi olarak da bilinir.

Papatyagiller (Asteraceae) familyasından yaygın bir bitki türüdür. Çiçekleri sarı, yaprakları yeşil olsa da bitkinin adına "karahindiba" denilmiştir.

 Mısır ve Kıpçak Türkleri'nin "katagan", Çağatay Türkleri'nin "saçratku" olarak bildikleri bu bitki günümüze "karahindiba" olarak gelmiştir.

 Hindiba, Arapça kökenli bir kelimedir. Tedavisi için kullanıldığı göz hastalığı trahomdan kaynaklandığı ileri sürülür. Anadolu'da acıgıcı, "acıgünek", "güneyik" ve "arslandişi" "Gelingöbeği"," Keklikotu" olarak bilinse de en yaygın olarak kullanılan adı "radika"dır.  Paraşüt çiçeği olarak da anılır.

 Ege’nin Türk yakasında karahindiba, Yunan yakasında ise radika olarak bilinen bu lezzetli ot, en çok salata olarak tüketiliyor. Pek çok insan bahçesinde karahindiba görmekten nefret eder. Ama karahindibalar feng shui açısından çok yararlıdır. Aile üyelerini kazadan beladan koruduğuna, sağlıklarını kolladığına inanılır. Ayrıca para simgesidirler.

 Karahindiba çiçeği anlamı: Titizlik , Sevgi, Sadakat, Mutluluktur. Çayırlarda işe yaramaz bir ot gibi görünen bu bitki insanlar için olağanüstü bir şifa aracıdır. Nisan mayıs aylarında her yerde büyür, sarıçiçekleri ile sanki halı gibi etrafı süsler.

 Önerilen Hastalıklar: Kronik hepatit, karaciğer büyümesi, sarılık, dalak ve pankreas hastalıkları, böbrek ve safra taşları, şeker hastalığı, kronik egzama.

 Hindiba özellikle karaciğer dostu pankreas ve safra kesesini düzenleyici etkisi vardır. İdrar söktürücü, kanı temizleyici, mesane ve kalın bağırsak iltihaplarını giderici, göğsü yumuşatıcı, öksürüğü kesici, karaciğer şişliğinin inmesine yardımcı, böbrek ve safra taşlarını düşürücü, anne sütünü artırıcı, kabızlığı giderici, kan şekerini düşürücü, antikansorejen. Kan temizleyici etkisi sayesinde romatizmada yardımcı olur.

 Güçsüz bitkin kişilere güç kazandırır. Afrodizyak etkileri vardır. Uykusuzluğa karşı olumlu etkisi vardır. Göz iltihaplarında ve hastalıklarında güçlendirici olarak kullanılır. İştah açıcı olan bitki, metabolizmayı uyarır. Güçlü bir idrar söktürücüdür. Karaciğer salgılarını arttırması nedeniyle karaciğer yetersizliğinden meydana gelen cilt bozuklukları, egzema ve deri hastalıklarına da iyi gelir.

Çiçek saplarından şeker hastalığına kullanılır. Uzun yıllar bayanlar tarafından yaprakları ve kökleri kaynatılıp kozmetik olarak kullanılmıştır. Deri hastalıkların tedavisinde yararlanılan bu su cilde parlaklık vermesinden dolayı günümüzde de bitki bilimcilerin vazgeçemediği reçetelerden biridir.

 Karahindibada tüm zehirlere karşı faydalı bir panzehir özelliği vardır.

 
 Kullanım Şekli ve dozu : 2 bardak kaynar suya ince kıyılmış köklerden 2 çay kaşığı konur. 10 dakika kaynatılarak günde 3 defa yemeklerden evvel 1’er çay bardağı içilir. Ayrıca 1 çorba kaşığı kuru yerüstü kısımlar 400 gr. kaynar su ile haşlanır. 2 saat bekletilerek süzülür. Aynı ölçülerde kullanılır. Şeker hastalığı için günde 5-6 sap yenilir.

 Yan Tesirlerinden dolayı hamilelere yasaktır.

 Hindiba otunun yaprakları salata gibi yenir, özel yetiştirilenleri daha az acıdır ve bu nedenle rahatlıkla yenebilir.

 Homeoapti’de:

 K.hindiba otu ve kökünden 100 gr çiçek açmaya başladığı andan itibaren toplanarak yıkanır, ince kıyılır ve bir şişeye konur ve de üzerine 500 ml %70’lik alkol ilave edilir. Şişe güneş ışınlarından uzakta muhafaza edilir ve iki günde bir çalkalamak suretiyle 4-6 hafta sonra süzülerek Homeopati’de tentür elde edilir. Bu tentürden günde 3-4 defa 15-20 damla 23-ay süreyle alınır.

 * Karahidiba kansere de karşı

Windsor Üniversitesi’nde biyokimya alanında çalışmalar yürüten Siyaram Pandey, karahindiba kökünün kansere iyi gelebilecek özellikler taşıdığından neredeyse iki yıldır şüphelendiğini açıkladı.

Araştırmacılar, karahindiba kökünün “chronic monocytic myeloid leukemia” adı verilen ve en dirençli kanser hücrelerinden birisi olarak adlandırılan bu hücreye karşı başarılı sonuçlar verdiğini gördüler. Bu umutla işe koyulan araştırmacılar düşük dozlarda karahindiba kökünün özütünü kanserli hücrelere uygulayarak olumlu sonuçlar elde etmeye başladılar.

http://www.bitkiblog.com/karahindiba-cayi-losemiyi-yok-etti.html

 Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir hadisi şerifinde ; “ Karahindiba‘nı sabah erken koparıp yiyin onun üstünde cennetin zerrecikleri vardır.” dediği belirtiliyor

 *Karahindiba kemik dişler ve epifizden floridi temizleme özelliğine sahip


Karahindiba Kanı Temizler

 Özellikle safra kesesi hastalıklarında faydalı olduğu, midede hazmı kolaylaştırdığı, metabolizmayı desteklediği, kanı temizleyip ödemleri azalttığı, ter ve idrar söktürücü fayda sağladığı biliniyor.

 Prebiyotik lifler içerir. bağışıklık ve sindirim sistemi için faydalıdır

 Karahindiba ödemi azaltır

 Aktarlarda kolayca bulabileceğiniz karahindiba köklerinin özellikle karaciğerin detoks yeteneğini güçlendirdiği kabul edilir. Ayrıca kendini yorgun halsiz hissedenler karahindiba sapından hazırlanmış çaylar, salatalar kullanılarak kürler yapılabilirler.

 Karahindibayı hazım sistemi sorunlarında, özellikle safra taşı olanlar, gaz sorunundan yakınanlar sık kullanır. Son zamanlarda vücudunun su topladığını düşünen (özellikle periyot dönemlerinde veya premenopoz devresinde ödemden yakınan) birçok kadın karahindiba çayından faydalanma yoluna gidiyor.

 Siğil tedavisinde kullanılan Mesane ve kalın bağırsak iltihaplarını giderir, göğsü yumuşatır, öksürüğü keser, balgamlı ishalleri keser, karaciğer şişkinliğini indirir. böbrek ve safra taşlarını düşürür, sarılıkta faydalıdır, anne sütünü artırır, taze filizleri kırıldığı zaman akan sütü de dişleri temizler.

 Hindistan'da karaciğer hastalıklarında sıklıkla kullanılır. Vitamin ve mineralin zengin kaynağıdır. Avrupa'da salata şeklinde tüketilmektedir. Zararlı kimyasal ilaçlara, operatif müdahalelere ve implantlara karşı doğal bir alternatiftir.

 Karahindiba çayı hazırlamak için 1/4 litre soğuk suya (yaklaşık 1,5 su bardağı) bir tatlı kaşığı ince doğranmış karahindiba kökü ekleyin. Bir tam gün bekleyin ve ertesi sabah bir dakika süreyle kaynatın ve süzüntü suyunu bir bardağa aktarın. Kahvaltıdan yarım saat önce için.

Karahindiba salatası hazırlamak için bitkinin taze kök ve yapraklarından faydalanabilirsiniz. Sonbahar özellikle karahindiba köklerinin toplanması için iyi bir zamandır, aklınızda olsun.

 Kurutulan kökü birçok ülkede öğütülüp acı hindiba kahvesi olarak içilir. Avrupa'nın bazı ülkelerinde ve Hindistan'da tarımı yapılan türleri vardır ve bunların çiçek büyüklüklerinin çapı yedi santimetreye kadar varır. Kök sakızı da denilen bitki, köklerinden çıkan sıvının pıhtılaşıp kurutulmasıyla kauçuk eldesinde de faydalanılır.

 Ayrıca Karahindiba arıcılık açısından da önemli bir bitkidir. Nektar açısından zengindir. Dördüncü grup ballı bitkiler gurubunda (hektarda 101-200 Kg bal) yer almaktadır. Bu nedenle arıcılarımızın bal verimi açısından bu bitkinin yoğun olduğu yerleri dikkate almaları çok faydalı olacaktır.

Derleyen; Biyolog Hülya Tokdemir Reis