28 Ocak 2015 Çarşamba

Hastalıklar bozulan enerji merkezlerinden kaynaklanır







Vücudumuzda 7 enerji merkezi (çakra) bulunmaktadır bunların her biri bir organı temsil eder. Çakraların kapalı olması temsil ettiği organın bozulmasına ve orada hastalıkların oluşmasına neden olmaktadır.

1- Birinci çakra (Kök çakra): Kuyruk sokumu üzerindedir. Burada böbrek üstü bezleri vardır. Böbrek üstü bezleri, her iki böbrek üzerindedir ve beden sıvılarının kimyasal yapısını kontrol ederler.

2- İkinci çakra (Sakral): Göbek deliğinin altında, karın bölgesindedir. Burada yumurtalıklar, erbezleri ve prostat bezi vardır. Bu çakra hem cinsel, hem de yaratıcı enerjiyi kontrol eder.

3- Üçüncü çakra (Solar pleksus–güneş sinir ağı merkezi): Mide çakrasıdır. Göğüslerin altında göbek deliğinin üzerindedir. Burada mide, karaciğer, dalak gibi organlar bulunmaktadır. Salgı bezi olarak, midenin hemen arkasında pankreas vardır. Pankreas insülin salgılar, bu da kan şekeri düzeyinin dengelenmesinde ve karbonhidratların metabolizmasının kontrolünde önemli rol oynar.

4- Dördüncü çakra (Kalp çakrası): Göğüslerin ortasındadır. Burada timüs bezi bulunur. Timüs bezinin çalışması ile bağışıklık sistemi arasında yakın bir ilişki vardır.

5- Beşinci çakra (Boğaz çakrası): Önde gırtlak çıkıntısından başlayarak boynun arkasında, omurilik soğanının hemen altında son bulur. Burada tiroit bezi vardır.

6- Altıncı çakra (Alın çakrası–üçüncü göz): Alın üzerindedir. Burada hipofiz salgı bezi vardır. Bu bezin işlevi,

büyümeyi ve metabolizmayı kapsayan hormonları salgılamaktır. Bu çakra hem fiziksel, hem de spiritüel anlamda görme ile doğrudan bağlantılıdır.

7- Yedinci çakra (Taç çakra): Başın üst kısmında bulunmaktadır. Burada epifiz salgı bezi vardır. İşlevi tıbbi açıdan tam olarak kanıtlanmamış olsa da büyüme ile ilgili olduğu sanılmaktadır. Melatonin salgılar.


Çakralar neden kapanır? Çakralarımız şu nedenlerden dolayı kapanabilmektedir:

1- Beyinsel çatışmalardan,
2- Stresten,
3- Kötü düşüncelerden,
4- Psikolojik baskılardan,
5- Affetmemeyi bilmemekten,
6- Ses ve hava kirliği,
8- Kötü beslenme.

Çakralardaki dengesizlerin sebep olduğu sıkıntılar;

1. Çakra; Var olmak için maddi iradeyi temsil eder. Bizi maddi dünyaya bağlar. Bu çakradaki dengesizlikler, güvenlik ihtiyacı, iyi yiyecek, maddi sahip olma, tutku, saplantı olarak kendini gösterebilir.
Duygusal direncimiz düşük, her konuda endişeli, kendinde başarma güce hissedememe gibi duygular yaşayabiliriz.

Yukarı çakralarımız çok gelişmiş ama bu çakramızda problem varsa, baskın duygumuz, kendini bu dünyaya ait hissedeme, ait olamama hissidir.

Kök çakramıza sedir ve karanfil uçucu yağları ile hazırlanmış karışımımızdan sürerek, bu karışımı koklayarak, üzerimizde kırmızı bir şey taşıyarak veya giyerek dengeleyebiliriz.

Renk: Kırmızı Aromaterapi: Sedir ve Karanfil

2. Çakra; Varlığın yaratıcı üremesidir. İlkel duygular, cinsel enerji ve yaratıcılığın merkezidir. Karşı cinsle olan ilişkilerimiz, kendimiz açma kapasitemizi belirler.

Bu çakradaki dengesizlik, kendini tensel mesajlara kapatmak, şefkat eksikliği, yaşamın gözümüze kasvetli görünmesi olarak kendini gösterir.

Sakral çakramızı dengeye sokmak için, 2. çakra için hazırlamış olduğumuz, ylang-ylang yağı ile sandal ağacı uçucu yağı karışımından oluşan yağı bu bölgeye uygulamak, karışımı koklamak, üzerimizde turuncu renkli bir şey bulundurmak, giymek iyi gelecektir.

Renk: Turuncu Aromaterapi: Ylang-ylang ve Sandal Odunu

3. Çakra; Güç merkezimizdir. İnsanlar, maddi dünya ile bağlantı şeklimizi belirler. Duygusal enerjiyi buradan yayarız. Huzur - iç dengenin belirleyicisidir.

Bu çakranın dengesiz çalışması, iç huzursuzluğu, kendinin gerçek değerini bilememe, bazı durumlarda, üzgün, kırgın hissetme, mücadeleden kaçma, kendini soyutlamak şeklinde kendini gösterir.


Güneş Sinirağı Çakramızı dengelemek için Lavanta, Biberiye ve Bergamot uçucu yağları ile hazırladığımız çakra masaj yağımızla karın bölgemize yapacağımız masaj, bu karışımı koklamak şifalı gelecektir.

Renk : Sarı Aromaterapi: Lavanta, Biberiye, Bergamot

4. Çakra; Kendini adama, nefsini yenmenin, sevgi alma ve sevgi verme yetimizi belirler. Tüm çakra sisteminin merkezidir. Derin ilişkiyi burada ifade ederiz. Bu çakradaki dengesizlikler, sevgiyi almakta zorlanma, sevgi karşılığında takdir bekleme, sevgiye bağımlı olmak, kırılganlık şeklinde kendini gösterebilir. Kendimizi üzgün ve kederli hissedebiliriz.

Bu çakrayı dengeye getirmek için, gülyağı ile hazırlamış olduğumuz çakra yağımız ile kalp enerji merkezimize masaj yapmak, bu kokuyu koklamak, % 100 saf gülsuyu sürmek şifa sağlayacaktır.

Renk: Yeşil ve Pembe Aromaterapi: Gül

5. Çakra; Boğaz enerji merkezimizi dengeler. İfade, iletişim, esin yeteneğimizi belirler. Kalbimizden gelen sesin, iç yaşamımızın ileticisidir.

Bu çakradaki dengesizlikler duyguları yansıtmakta zorluk, kalbinden geçeni ağzından çıkaramamak ya da dilimizin, soğuk, kaba, insanlara karşı kırıcı olmamıza neden olur. Boynumuzu içeri çeker, kendimizi, fazla yükten, yeni saldırılardan koruruz.

Boğaz çakramızı dengelemek için adaçayı ve okaliptüs ile hazırladığımız çakra masaj yağımız ile boğaz bölgemizi ovmak, bu karışımı koklamak şifalı olacaktır.

Renk : Açık Mavi Aromaterapi : Adaçayı ve Okaliptüs

6. Çakra; 3. göz denilen yüksek zihinsel güçlerimizin, entellektüel kapasite, hafıza ve irademizin merkezidir.

Uyumsuz çalışması durumunda, hayatı akıl ve düşünceyle belirleme, her şeyi çok fazla detaylı düşünme, düşünce içerisinde kaybolma, zihni durduramamak gibi hallere sebep olur.

Bu Çakrayı dengeye sokmak için, Nane ve Yasemin uçucu yağları ile hazırlanmış 3.göz çakra yağımızla iki kaşımızın arasına masaj yapmak, bu karışımı koklamak, kendimize manevi çalışmalar için zaman ayırmak iyi gelecektir.

Renk: Koyu Gece Mavisi
Aromaterapi: Nane ve Yasemin Uçucu Yağları

7. Çakra; İlahi güçle birliği burada yaşarız.

Tepe çakradaki uyumsuz çalışma, kendimizi bolluk ve bütünlükten ayrı ve korku hissetmek şeklinde kendini gösterebilir.

Çok yüksek bir dağın tepesi, gökyüzüne yakın olmak, mor renk, günlük ve lotus uçucu yağları, 7. çakramızı dengeye getirmenin yoludur.

Renk: Mor Aromaterapi: Günlük ve Lotus Uçucu Yağları









15 Ocak 2015 Perşembe

BAŞLICA HASTALIK SEBEPLERİ



Fazla yemek: Çok yemek yenildiği zaman midenin daha çok enzime ihtiyacı olur. Enzimleri yapmak vücut için çok güçtür ve kıymetli maddeler gerektirir. Normal bir insan için 250 gr yemek yeterlidir. Bunu hazım ettirmek için kalp hiç zorlanmadan rahat çalışır. 2 kat yemek yenirse, kalbin yemeği hazım ettirmesi ve fazlalıkları çıkarttırması için 4 kat daha fazla çalışması gerekir. Bu da kalp için çok ağırdır. Mesela bir araba düzgün bir yolda hiç zorlanmadan harcadığı benzinin 2 katını taşlı, bozuk, dik yolda harcar. Mesafe aynı ama harcadığı benzin farklıdır. Böyle zorlanarak devamlı çalıştığında motor harap olduğu gibi insanın kalbi de devamlı ve çok çalışmaktan harap olur ve çabuk eskir. Genç insanlarda organlar kuvvetli olduğu için yenilen yemekleri hazım edebilir ve fazlalıklarını çıkarabilir. Fakat organların üzerine fazla yük bindiği için çok çalışmaktan çabuk eskir, kuvvetini kaybeder, zamanla fazlalıklarını çıkaramaz olur, depo yapar,vücudu yağ ve kireç toplamaya başlar.Bazı insanlar çok yemelerine rağmen hep zayıf kalır ve bu durumlarının iyi olabileceğini düşünür. Hâlbuki hal öyle değildir. Çok yiyip zayıf kalanlar çok yiyip şişmanlayanlardan daha kötü durumdadırlar. Çünkü şişmanlar karışık ve yanlış yedikleri yemekten oluşan zehirlerin bir kısmını, vücudun topladığı yağlarda depolayarak, bu zehirlerin organları tahrif etmesini kısmen önleyebilmektedirler.Ancak çok yiyerek zayıf kalanlarda zehirli maddeler sürekli vücut içinde dolaşır.Böylece damarlarda, eklemlerde, organlarda ve kaslarda depolama yapar. Bu insanlar genelde sinirlidirler, sık hastalanırlar ve uyku bozukluğu yaşarlar.

Karışık yemek: Birbirine uygun olmayıp, hazım için ayrı enzim isteyen yemekler karışık yenirse hazım olunmaz çürür veya mayalanır. Örnek olarak karbonhidratlar ve proteinler birbirine zıt düşer. Çünkü bunların parçalanabilmesi için her ikisinin ihtiyaç duyduğu enzimler birbirine zıttır. Bu zıtlık her iki enzimin birbirini yok etmesini sağlayarak, hazmın gerçekleşmesini engeller ve böylece hazım yapılmayınca çürüme başlar. Hazım olunamayan yemek, bağırsakta toplanır ve zamanla bağırsağı genişleterek cepler oluşturur. Bu ceplerin içinde dışkısal taşlar toplanır ve yıllarca orada saklanır. Böylece bağırsağın duvarları kanalizasyon boruları misali zehirli artıklarla kaplanır. Buna bağlı olarak bağırsak ağırlaşır, hareketi yavaşlar ve sonuçta kabızlık meydana gelir. Bu durumda vücudun intoksikasyonu katastrofik şekilde büyür. (vücutta toksin birikmesi katlanarak artar) Vücut çok halsiz kalarak yorulur, gaz ve uyku meydana gelir.Çürümüş yemekler bağırsağı zehirleyerek kana karışır. Kandan bütün organlara vehücrelere yayılarak onları zehirler ve hastalıklara yol açar. Çürümüş ve mayalanmış yemeklerden oluşan tuzlar vücutta kireçlenme yapar.

Çok sık yemek : Yemeğin hazmını beklemeden bir şeyler yemektir. En hafif yemek 4 saatte hazım olunabilir, yemeğin ağırlığına göre hazım süresi 6–10 saate kadar uzayabilir. Bu zamandan önce bir şey yemeye başlayınca mide hazmını tamamen değiştirir ve midedeki diğer yemekler, karışık yemek gibi,hazım olmadan çürümeye başlar ve hemen gaz ve şişkinlik oluşur.

Ters yemek: Proteinli yiyecekler (et, yumurta, peynir vs.) midede uzun zamanda hazım olunur. Karbonhidratlar, tatlılar, beyaz undan yapılmış yemekler, patates, meyve vs. midede çok durmadan bağırsağa geçerek orada hazmedilir. Su direk bağırsağa geçer. O yüzden önce su içmeli sonra meyve veya tatlı yenilmeli.Sonra sebze ve proteinli yiyecekler yenilmeli. Önce yemek yenilip, sonra meyve veya tatlı yenilirse, meyve hazım olmak için bağırsağa geçemez mayalanır, bütün yemek bozulur, çok gaz olur. Yemekten sonra su veya çay içilirse, yemekten ayrılmadığı için mideyi genişletir ve hazmı zorlaştırır. Midede mayalanmış veya çürümüş yemek helal olmaz.

Bekletilmiş eski, ısıtılmış ve hazır yiyecekler: Taze sebze ve meyveler güneşten aldıkları enerji ile dopdoludur. Vücuda çok enerji verirler ve hazmı kolaydır. Pişirilince güneşten aldıkları enerjiyi tamamen kaybederler. Bu yemekler eskiyince (2–3 saat geçince) hiç bir enerjisi kalmaz toprak gibi olur. Eskimiş ve doğal olmayan hazır yiyeceklerin hazmı çok zor veya imkânsızdır. Yemekler piştikten sonra soğuk olarak yenilebilir (et, yumurta, sebze yemekleri, tatlılar ).Fakat fayda beklememelidir. Beklemiş zeytinyağlı yemeği tekrar ısıtmak mümkün değildir. Mikro dalgalı fırında ısıtmak ise daha tehlikelidir. Fırın çalıştığı sürece mikro dalgalar, dışarıya sızarlar ve insan vücuduna zarar verirler.

Zararlı düşünceler ve hareketler: Zararlı düşünceler vücutta fazla miktarda hormonlar çıkarır. Bu hormonlar kana karışarak zararlı zehirler çıkmasına sebep olur. Bu zehirler beyindeki su havuzlarını bulandırarak çok sinir yapar ve psikolojik ve diğer hastalıklara sebep olabilir. Sinirli olan insanlarda, karaciğer sertleşmesi, çeşitli kalp hastalıkları ve dalak hastalıkları meydana çıkmaya başlar.

Çiftçilikte kullanılan ilaçlar: (Hormonlar, suni gübreler, D.D.T ve başka zehirli maddeler) Bu ilaçlar ve D.D.T, kullanan insanların vücudunun hücrelerinde toplanarak bütün hayatı boyunca etki yapıyor. En çok da karaciğer, yumurtalıklar ve beyne zarar veriyor. Belki şimdi D.D.T kullanılmıyor fakat 35–40 yaşlarından büyük insanlarda D.D.T’den meydana gelen hastalıklar hâlâ var. Çünkü önceden kullanılan D.D.T hiç bir şekilde etkisini kaybetmez, bütün hayatı boyunca vücut onu çıkaramaz ve çocuklara da anneden süt ile geçer; çocuklara zarar vermeye devam eder.

Ev temizliğinde kullanılan temizleyici ve deterjanlar : Ev temizliğinde kullanılan deterjanlar, mikroplara ne kadar zarar veriyorsa akciğer, karaciğer ve beyne de aynı şekilde zarar verir. Bütün hastalıklara, ayrıca mantara yol açar.Klorlu deterjanlar (Tuz ruhu, çamaşır suyu, kezzap) bağırsak kanserine ve ağır akciğer hastalıklarına sebep olur. Bu kimyasal maddeler nasıl vücudu yıpratır zarar verirse hastalıkları tedavi için kullanılan bütün kimyasal ilaçlar ve haplar da (Ağrı kesici dâhil) vücudu yıpratıyor ve zehirliyor.

Bu yanlışlıkların hastalıklara yol açma sebepleri:
Bozulmuş, çürümüş ve mayalanmış yemekler bağırsağa inince bunların meydana getirdiği zehir kana karışır, organlar alarma geçer. Vücudu korumak için bademcikler şişer, o zaman bademcikle mücadele ve onu aldırmak yanlışlık ve haksızlıktır. Zaten yemekleri düzeltince bademcik şişmesi olmaz. Çürümüş yemekler bağırsağa inince, bağırsağın içindeki artıkları, zehirleri kana karıştırmadan çıkarma görevi yapan kılları çürütür. Bağırsakta kısım kısım kelleşme olmaya başlar. Kılların dökülmesiyle kelleşen yerlerdeki yaralar koruma görevi yapamayıp faydalılarla birlikte zararlı bütün zehirleri kana karıştırmaya başlar. Bağırsaktan zehirleri toplayan kan direk karaciğere geçer. Görevi kanı temizlemek, oradan kalbe, akciğere ve bütün hücrelere yaymak olan karaciğer kandaki pisliği, yağları ve zehirleri kendinde toplar ve büyümeye başlar. Kanı temizleyemez hale gelir. Hayat boyu vücut zehirli kanla çalışır. Dolaşan pis kan hücreleri kirletir. Allah’ı zikirden vazgeçer, zikirden ayrılan hücreler hasta olur.

“Allah’ı zikirden ayrılmayan hayvanı avcı avlayamaz.”

Hadis-i Şerif Zikirden ayrılmayan organ hastalanamaz. Karaciğerin dolmasına kadar bütün hastalık sebepleri aynıdır. Karaciğer hasta olduktan sonra insanın tabiatına göre farklı hastalıklar meydana gelmeye başlar. Onun için hangi hastalık olursa olsun sebebi aynıdır. O zaman tedavi de aynıdır. Önce yemekleri düzeltmeli, sonra bağırsak temizlenip çalıştırılmalı, sonra karaciğer temizlenmeli, ondan sonra diğer hastalıklar tedavi edilmelidir. Hz. Allah’ın insan vücuduna verdiği kanunlara göre tedavi yapılabilir. Bu kanunu değiştirmek ve başka tedavi şekli imkânsızdır. Yemekleri düzeltmek için yemeklerin faydasını ve zararını bilmek lazımdır. Faydalı ve şifalı yemekler cennet yemekleridir Âdem a.s.’a verilenlerdir: su, bal, meyve, sebze, süt.

Gerçek Tıp - Yitik Şifanın İzinde kitabından alıntı

www.purneva.com